Açlık grevinin tarihi, Batı’da Hristiyanlık-öncesi İrlanda’ya ve Doğu’da M.Ö. 400-750 yılları arasına, Hindistan’a kadar uzanıyor. Kimi düşünceler açlık grevini bedene yapılan şiddet olarak algılamış ve doğru bulmamış olsalar da açlık grevi belki de dünyadaki en az şiddet içeren direniştir. Dolayısıyla bu tip bir protesto, insanlık tarihinin önemli bir bölümü boyunca yer etmiş, toplumsal mücadelenin bir parçası olmuştur.
Açlık grevi, ölüm orucundan farklı olmasına rağmen sonucu ölüm olabilecek bir pasif direniştir. Örneğin 1981 yılında, Kuzey İrlanda hapishanelerindeki İrlandalı mahkumlarn başlattığı 5 yıllık protestonun ikinci açlık grevi girişiminde, 10 mahkum açlıktan ölmüş ve bu ölümler 46-73 gün arasında gerçekleşmiştir. Bununla birlikte New Jersey mahkumlarından olan William Lecuyer tarafından yapılan açlık grevinde, akıllıca tüketilen sıvılar sayesinde grev 1 yılı aşkın bir süre devam etmiş, nihayetinde ABD Ceza İnfaz Kurumu geri adım atarak Lecuyer’e yeni bir mahkeme tarihi vermiştir. Açlık grevinin tarihteki kazanımları azımsanmayacak kadar çok ve büyüktür. Bu direniş şekli 1969’dan bu yana Filistinli mahkumların, dört duvar arasındaki bir kafa tutuşu olmuştur İsrail Devleti’ne. Ki çok kıymetlidir! Selam olsun!
Gandhi’nin, İrlandalı ve Filistinli mahkumların ellerinde büyüyen bu grevler, pasif direnişin güzel yüzü Nuriye Gülmen’e ve güler yüzlü Semih Özakça’ya gelmiştir bugün. Bu güzel insanlar hayatını kaybetmek uğruna açlık grevi yapıyorsa haklılıklarına çok güveniyor demektir.
“Haklı olan, benim!” duygusu, adalatsizliklere “Dur!” deme arzusu, Semih Özakça ve Nuriye Gülmen’i grevlerinin altmış küsürüncü günlerine getirmiştir. Onlar için endişeleniyoruz ama her seferinde o kadar güzel gülüyorlar ki kötü ihtimaller aklımızdan siliniveriyor çoğu zaman. Aslında bu iki güzel insanın yaptığı grev ölüme giden bir grev değil. Bu grev; özgür, eşit, müdahalesiz, güzel ömürlere giden bir grev. Ki onlar, Anadolu’nun çocukları, eşitliğe aç, adalete aç büyümüşler. Ekmeğe aç da yaşarlar şimdi… Mühim olansa, şimdi, Anadolu’nun ve dünyanın, Yüksel Caddesi’nden büyüyen bu adalet arayışına ses vermesi, destek olması… Çünkü haklılığın farkında bir halk karşısında hiçbir güç duramaz.
‘Açlık: Doğal Olmayan Bir Tarih’ başlıklı kitabın yazarı Prof. Dr. Sharman Apt Russell, 20.yüzyılda adalet aramanın sabit yollarından birinin açlık grevleri olduğunu belirtmektedir. Bugünlerde en ihtiyacımız olan adaleti arayan hocalarımıza selam olsun diyelim öyleyse.
Son dönemde yapılan bütün haksızlıklara, hukuksuzluklara “Dur!” diyen, ufak vücutlarını koca yürekleriyle direnişe adayan güzel hocalarımız, yanınızdayız!
*Özlem Dinç